Latincede adı “Lamium Album” olarak adlandırılan Ballıbaba, ballıbabagiller familyasındandır. Anavatanı Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’dır. Ülkemizde Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Kars, Erzurum, Ağrı, Mersin ve Hakkari illerimizde doğal olarak yetişir. Çok sayıda türü bulunur. Ülkemizde yirmi yedi farklı türü yetişmektedir. Mayıs başından Ağustos sonuna kadar altın sarısı, eflatun, beyaz renklerde çiçekleri olan tek yıllık ya da iki yıllık otsu bir bitkidir.
Kenarları kertikli yapraklarının üzeri pürtüklü, koyu yeşil renkli kısa sapları narin tüylüdür. Yapraklar karşılıklı bir sonraki ile çapraz gelecek biçimde dizilmiştir. Isırgan otuna benzerliğiyle bilinir. Yaprak saplarının hemen üstüde halka halinde minik çiçekçiklerin bir araya geldiği demetlerle göz alıcı bir güzelliğe sahiptir. Kuvvetli, keskin kokusuyla hemen dikkat çeker. Genç yaprakları salatalarda kullanılabilir, tıpkı ıspanak yemeği gibi pişirilebilir. Hoş kokusuna rağmen tadı acımtıraktır.
Bitkinin kullanımı çok çok eski tarihlere kadar dayanır. Değişik kültürlerde ılımlı kışların ve uzayan baharın simgesi olmuştur. Ortaçağda erken dönemde Ballıbaba bitkisinin çiçek açmasının ölüm ve hastalık habercisi olduğuna inanılmıştır. Hekimlerin imparatoru unvanını alan Romalı Galen, Ballıbaba bitkisini mantar hastalığı için önermiştir.
Ballıbaba bitkisinden; ballıbaba çayı, ballıbaba yağı, ballıbaba macunu, ballıbaba tentürü, ballıbaba ekstraktı ve ekstresi üretilir. Ayrıca içeriğindeki tanen ve uçucu yağların zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir.
Halk arasında ballıbaba çayı içmenin kanı temizlediğine, böbrek hastalıklarına, idrar yolları iltihabına, dölyatağı ve adet görme düzensizliklerine, ruhsal problemlerden kaynaklanan uykusuzluklara iyi geldiğine inanılır.[1]Tedavi amaçlı kullanımında mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
Uygun şartlarda kurutulan ballıbaba, ağzı kapalı cam bir kavanozda, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.