ince adı ‘Cydonia oblonga’ olan Ayva, gülgiller familyasındandır. Kumlu-tınlı, sıcak ve geçirgen topraklarda yetişir. Yunanistan ve Avrupa’ya, Milattan önce 650 yılında Anadolu’dan geçtiği düşünülmektedir. Avustralya dışında hemen her ülkede yetiştirilmektedir. Ayva üretiminde Türkiye dünyada birinci sırada yer alır.
Ayva normal bir meyve olmaktan çok ötedir. Soğuk iklimlerde yetişen bu meyve, sarı renkli güzel görünümlü hoş kokulu ve ağırdır. Kabukları ve etli kısımları serttir. Yenildiğinde ağızda mayhoş, kendine has bir tat bırakır. Pişirildiğinde çiğ yenildiğinden daha lezzetli ve hoş kokulu olur. İçerdiği yüksek pektinden dolayı reçel, pelte, şekerleme yapımında kullanılır.
Eski çağlardan beri insanlık tarihinde önemli bir yeri olan Ayva, Romalıların gözbebeğiydi. Romalılar, Ayva’nın yapraklarını, çekirdeklerini, meyvesini parfüm üretiminden bal üretimine kadar kullanmışlardır. Yüzyıllardır çeşitli halklar ve kültürlerle iç içe yaşayan ayva simgesel bir hale gelmiş, bağlılığın, aşkın sembolü olmuştur. Eski Yunan imparatorluğunda çiftler evliliklerinin mutlu ve ahenkli geçmesi için düğün törenlerinde ritüel olarak ayva yerlermiş. Ayva yiyen hamile kadınların çocuklarının güzel olacağına bile inanılırmış.
Ayva yaprağı bitkisinden; ayva yaprağı çayı, ayva yaprağı şurubu ve kremi üretilir. Ayrıca içeriğindeki pektin, tanen, glikoz, sakaroz zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir. Ayva yaprakları boya bitkiler.gen.tr ve kozmetik üretiminde de kullanılır.
Halk arasında kurutulan ayva yaprakları kaynatılarak ayva yaprağı çayı içmenin annelerin sütünü arttırdığına, vücuda direnç sağladığına, kalp hastalıklarına, ağız yaralarına, uykusuzluğa, idrar iltihabına, baş ağrısına, yüksek ateşe, solunum sistemi hastalıklarına iyi geldiğine inanılır.[1]
Uygun şartlarda kurutulan ayva yaprağı ağzı kapalı cam bir kavanozda, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.