Yumuşak, etli, yenebilir filizleri için yaygın olarak yetiştirilen kuşkonmaz 2000 yıldan daha uzun bir süre önce Doğu Akdeniz bölgesinde yetiştirilmeye başlandı. Tasarımcı elinden çıkmış görünümü, sofistike havası ve özgün otsu tadı sayesinde taze kuşkonmazın popülerliğinin zamana neden yenik düşmediğini anlamak aslında çok kolay.
Kuşkonmaz, Zambak familyasının bir üyesidir. Sapları, kumlu toprağın yaklaşık otuz cm derinine ekilen taçtan çıkar. İdeal şartlar altında, bir kuşkonmaz sapı 24 saatlik süre içerisinde 25 cm kadar büyüyebilir.
Kuşkonmaz hasat edildiğinde oldukça çabuk çürüyen bir üründür, dahası hasat sonrasında paketlenmesi son derece yoğun emek gerektiren süreçlere sahiptir. Gerek tadından keyif alabilmemiz gerekse de sağlık açısından faydalanabilmemiz için bu leziz ürünü sağlayan çalışkan yetiştiricilere buradan şapka kaldırıyoruz! Besin içeriği açısından, mevcut en dengeli sebzelerden biridir. Sağlıklı beslenme için sunduğu geniş besin maddesi içeriğiyle neredeyse bütün tarım ürünlerinin önüne geçer.
Kuşkonmaz doğadaki en mükemmel yiyeceklerden biri olup aşağıdaki özellikleri sahiptir:
Sodyum miktarı oldukça düşüktür
İyi bir potasyum kaynağıdır
Lif kaynağıdır
Yağ ya da kolesterol içermez
Mükemmel bir folik asit kaynağıdır
Önemli bir B1 vitamini kaynağıdır
Önemli bir B6 vitamini kaynağıdır
Kılcal damar duvarlarını güçlendiren bir antioksidan olan rutinin en zengin olduğu kaynaklardan birisidir
Vücudumuzdaki en tesirli kanser karşıtı ve antioksidan maddelerden biri olan glutatyonu içerir
Kuşkonmazın yeşil ve beyaz renkte olmak üzere başlıca iki türü bulunmaktadır:
Yeşil Kuşkonmaz
Yeşil kuşkonmaz rengini sap topraktan çıkıp doğrudan güneş ışığına maruz kalınca gerçekleşen fotosentez sürecinden alır. Yanlış olan genel kanı ise ince sapların filiz oldukları için daha yumuşak olduğudur. Aslında başları kapalı olan uzun, kalın ve parlak koyu yeşil renkli bu saplar en iyi kalitede olanlarıdır ve doğru pişirildiğinde enfes gevrek dokuları ve canlı yeşil renkleri ortaya çıkar.
Beyaz Kuşkonmaz
Beyaz kuşkonmaz, özellikle Avrupalılar tarafından uzun zamandır leziz bir yiyecek olarak görülmekte ve yeşil kuşkonmazın neredeyse iki katı fiyatına satılmaktadır. Beyaz kuşkonmaz, Avustralya’da yetişen yeşil kuşkonmazla tamamen aynı türdür. Aralarındaki fark ise beyaz kuşkonmazın karanlıkta yetişmesidir. Kuşkonmaz sapları güneş ışığına maruz kaldığında, önce pembeye sonra da hepimizin bildiği yeşil rengine döner. Beyaz kuşkonmazın daha pahalı olmasının temel sebebi üretim miktarının az, üretim masraflarının ise yüksek olmasıdır. Eskiden beyaz kuşkonmaz, sapı güneş ışığına maruz kalmadan hasat edilebilir uzunluğa erişecek şekilde taç kısmının üstüne fazladan toprak yığılarak yetiştirilirdi. Sap toprak yığını arasından belirir belirmez, uzman ve becerikli işçiler, sapı uzamış kuşkonmazı hasat etmek üzere toprak yığınındaki bu bitkiyi derinlemesine keserlerdi. “Körlemesine hasat” denilen bu yöntem gelişmekte olan saplara zarar verebileceğinden ürünü sadece kesimde uzman olan az sayıdaki işçiler hasat edebiliyordu. Yeni kuşkonmaz türleri için talebin giderek artmasıyla beraber beyaz kuşkonmazın üretim şeklinde de yeni gelişmeler yaşandı. Artık bazı yetiştiriciler Haziran ve Temmuz aylarında filizlenecek ürünün üst kısmına hazırlık amaçlı siyah renkte “plastik sera” ya da “iglo” kuruyor. Kullanılan bu siyah plastik örtü, sapların güneş ışığına maruz kalmasını engelliyor, ayrıca geleneksel kuşkonmaz hasatı yöntemindeki sorunu da çözüyor; zira “plastik sera” içerisinde yetişen kuşkonmaz, gelişmekte olan sapları zarar görmeden, toprak üstünde temiz ve verimli bir şekilde hasat edilebiliyor.
Tadını kaybetmemesi için kuşkonmazı tazeyken tüketin ve buzdolabınızın sebzelik bölümünde, plastik torba içerisinde muhafaza edin.