Latince adı ‘tatlı kök’ anlamına gelen ‘Glycyrrhiza glabra’ olan Meyankökü, baklagiller familyasındandır. Anavatanı Avrupa ve Asya’dır. Ülkemizdeki Güney Doğu Anadolu bölgesinde yetişir. Mavimsi mor renkte çiçekleriyle ünlüdür. Özellikle dere ve nehir kenarlarındaki kumluklarda yetişen çokyıllık çalımsı bir bitkidir.
Bitkinin kökü toprakaltlarında oldukça derine kadar iner. Tatlı, sert ve tuzlu bir tada, hoş bir kokuya sahiptir. Köklerin suyla kaynatılıp suyun buharlaşmasıyla elde edilen balına çubuk şekli verilir. Bu bal, her türlü tatlı, pasta, şekerleme ve çikolata yapımında kullanılır. Meyankökünü Çinliler daha çok yemeklerinde çeşni olarak kullanırlarken Kuzey Avrupalılar tatlılarda kullanırlar. Ayrıca kolalı içeceklere de o kendine özgü tadı veren şey meyanköküdür.
Şekerli tadıyla ünlü olduğu kadar şifasal özellikleriyle de ünlüdür. M.Ö Mısırlılar tarafından öksürük ve akciğer hastalıklarının tedavisinde meyankökü kullanılmıştır. Makedonya kralı Büyük İskender (M.Ö 356-323) yaptığı seferlerde askerlerin susuzluğunu gidermek için meyankökünü kullanmıştır. Yaklaşık 2000 yıl önce Çin’de derlenen, 365’den fazla bitkinin listesini içeren ‘Shen Nong Herbal’de meyankökünden süper ilaç olarak bahsedilmiştir.
Meyankökü bitkisinden; meyankökü çayı, meyankökü balı, meyankökü yağı, meyankökü macunu, meyankökü şerbeti, meyankökü tentürü, meyankökü ekstresi, meyankökü ekstraktı, meyankökü merhemi ve sabunu üretilir. Ayrıca içeriğindeki nişasta, şekerler, zamnk, rezin ve flavon zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir.
Halk arasında meyankökü çayı içmenin göğüs yumuşatmaya, balgam söktürmeye, idrar arttırmaya, karaciğer iltihaplanmasına, ishale, susuzluğa, gribe iyi geldiğine inanılır. [1]
Tedavi amaçlı kullanımında mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
Uygun şartlarda kurutulan meyankökü, ağzı kapalı cam bir kavanozda, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 2 yıldır.