Ekinezya sahip olduğu potansiyal bitkisel tedavi olanaklarına rağmen doktorlar dahil olmak üzere birçok kişi tarafından bilinmemektedir. Uzun seneler boyunca, ekinezya çiçeği çeşitli kültür ve medeniyetler tarafından sayısız hastalığın tedavisi için kullanılmıştır.
Bilimsel adı Echinacea purpurea olan ekinezya bitkisi en yaygın olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin orta batısında bulunan nemli vadilerde yetişen bir kır çiçeği türüdür. Tıp literatüründe kendine yeni yeni yer edinmeye başlayan ekinezya, mor ve parıltılı renginden dolayı da bahçelerde süs bitkisi olarak yerini almıştır.
Ekinezya’nın Faydaları Nelerdir ?
Ekinezya bitkisi çeşitli virüs, bakteri ve hastalıkların neden olduğu enfeksiyonlara karşı koruma görevi üstlenen beyaz kan hücrelerinin uyarılmasında ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede rolü büyüktür. Bu nedenden dolayı özellikle AIDS hastaları (Bağışıklık sistemleri zamanla zayıfladığından dolayı) zayıflamış sistemlerini kuvvetlendirmek ve desteklemek amacıyla ekinezya bitkisinden yararlanabilir. Günümüzde hala AIDS ve Kanser tedavisinde yapılan birçok araştırma yürütülüyor olsa da henüz tam bir çare bulunamamıştır. Fakat ekinezyanın kanserli hücreleri tam olarak vücuttan atmasa da miktarını azaltmada bir etkisi olduğu saptanmıştır. Bunun yanında grip, nezle gibi solunumun yolu hastalıklarında da ekinezyanın faydaları bulunmaktadır. Yapılan bazı tıbbi deneylerde ekinezyanın antiviral ve antifungal özelliğinin bulunduğu ve bu nedenden dolayı enfeksiyonlarla savaşmada etkili olduğu belirlenmiştir.
Ekinezya’nın Tarihçesi ve Etken Maddeleri
Makalenin başında da söylediğimiz gibi ekinezya bitkisi yaygın olarak Amerika yerlileri tarafından eski çağlardan beri aktif olarak yararlanılan bir bitkidir. O zamanlar zehirli yılan sokmalarında, ağrılı ve sancılı geçen hastalıklarda kullanılsa da 1950’li yıllardan sonra Avrupa’da özellikle şarbon hastalığının tedavisinde büyük rol üstlenmiştir. Günümüzde ise çoğu tedavilerin destekleyici bitkileri arasında kullanılmaktadır.
Ekinezya bitkisinin içerisinde yer alan polisakkaritlerin, alkylamides ve cichoric asit maddelerinin yararlı olduğu Dr Micheal Murray tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bitkiye değer katan temel maddeler yukarıda saydığımız üç maddedir.
Ekinezya’dan Uzak Durması Gereken Kişiler birkiler.gen.tr
Otoimmün rahatsızlığı olan bireyler kesinlikle ekinezya bitkisini ve bu bitkiden oluşturulmuş ilaçları kullanmamalıdırlar. Daha önceden de söylediğimiz gibi ekinezya bitkisi vücudun bağışıklık sistemini aktif hale getirdiği için otoimmün hastalığı olan kişilerde kalıcı hasarlara neden olabilir. Bunun yanı sıra henüz yeni doğmuş bebeklere de ekinezya bitkisi verilmemelidir. Çünkü henüz yeni doğmuş bebeklerin bağışıklık sistemleri tam olarak olgunlaşmamış olduğundan dolayı ileride kalıcı etkilere neden olabilmektedir. Bunun yanı sıra 1 ile 12 yaş arasındaki çocukların ekinezya bitkisini kullanıp kullanmamasına ilişkin bir bilgi olmamasına rağmen genel kanı ekinezyanın bu yaş grubu içinde negatif yönde etkisi olabileceği yönündedir. Bu neden dolayı bu yaş grubundaki kişilerde bu bitkiyi kullanmamalıdır. Son olarak kesinlikle hamile bayanlar ve emziren anneler ekinezya tüketmemelidirler.
Ekinezya’nın Doğru Kullanımı
Ekinezya bitkisi çoğunlukla çay şeklinde demlenerek içilir. Fakat etken maddelerinin bulunduğu çeşitli vitaminler ve kapsüllerde eczanelerde satılmaktadır. Hemen hemen bütün aktarlarda ekinezya çayı kuru şekilde satılmaktadır. Sivilce, derma ve çeşitli deri hastalıkları içinde ekinezyanın ezilmiş hali yani vücut üzerindeki apselere sürülebilmeye uygun hali bulunmaktadır. Her şeyin çoğunun zarar olduğu gibi bu bitkininde fazla tüketilmesi ileride çeşitli negatif semptomların oluşmasına neden olabilir. Bu sebepten dolayı herhangi bir rahatsızlığınız bulunuyorsa önce mutlaka doktorunuza danışınız.
Ekinezya çayını normal gündelik hayatta içtiğiniz çay gibi demlemeniz yanlıştır. 4-5 Tatlı kaşığı ekinezya çayını 1 litre kadar temiz içme suyunun içine attıktan sonra 4-5 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Çayı demlendikten sonra tüketebilirsiniz. Kesinlikle günde üç fincandan fazla içmeyin ve on beş gün artarda tükettikten sonra vücudun kendini toparlayabilmesi için bir ay süreyle ara verin.