Latince adı ‘Ruta graveolens’’ olan Sedefotu, sedefgiller familyasındandır. Eski Yunancada ‘ruta’ akıcı yapan, yardım eden ve kurtaran anlamlarına gelirken ‘graveolen’ kuvvetli kokan demektir. Sedefotunun kendine özgü olan kokusu yılan, sansar, kedi ve fare gibi hayvanları kaçırırken karasinekler tarafından çok sevilir. Anavatanı Doğu Akdeniz’dir. Ülkemizde yabani olarak yetişmez, genellikle bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Her dem yemyeşildir. Bu çok yıllık çalı görünümündeki bitkinin kökü ikinci yılında odunsulaşır. Yaprakları birkaç defa yan yapraklara ayrılır, çatalsılaşır. Haziran ve Temmuz aylarında gösterişli, göz alıcı güzellikte sapsarı çiçekler açar.
Eskiden yaygın olarak Roma ve Balkan ülkelerinde kullanılan bitki 15. Ve 16. Yüzyıldan itibaren dünyanın hemen her yerinde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. İkinci dünya savaşından sonra kimyasal ilaçların yaygınlaşmasıyla bitkiye gösterilen ilgi zamanla azalmıştır. Unutulmaya başlayan bitki son yıllarda bilimsel araştırmalara konu olarak adını tekrardan duyurmuştur. Çeşitli kültürler arasında sedefotu kişinin şeref ve haysiyetini temsil eder. bitkiler.gen.tr Yapraklarının çokluğu bereketin ve zenginliğin sembolü olarak tanımlanmıştır. Hatta bazı yörelerde rüyada sedefotu görmenin rüyayı gören kişiye yüz altın kazandıracağını delalet ettiğine inanılır.
Sedefotu bitkisinden; sedefotu çayı, sedefotu ekstresi, sedefotu şurubu ve kremi üretilir. Ayrıca içeriğindeki uçucu yağların zenginliğiyle çok çeşitli ilaçların muhteviyatına girmiştir.
Halk arasında sedefotu çayı içmenin iştahsızlığa, kan dolaşımı hastalıklarına, damar sertliğine, histeriye, ateş düşürmeye, vücuttaki krampları geçirmeye ve baş ağrısına iyi geldiğine inanılır.[1]Tedavi amaçlı kullanımında mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
Uygun şartlarda kurutulan sedefotu, ağzı kapalı bir kapta, loş, serin ve kuru bir ortamda saklanıldığında ömrü 1 yıldır.